Temel yağların faydalı etkileri üzerindeki yayınların çoğu, EPA açısından zengin bir omega-3 yağı olan balık yağlan üzerinde odaklanmıştır. Balık yağları ile ilgili bir problem, yağın çoğunun zaten bayatlamış olmasıdır. Bir balık yağı kapsülünü kesip tattığınızda tadının benzin gibi olduğunu görürsünüz. Çoğu kişinin geğirmeye, sindirimsizliğe ve balık gibi kokmaya karşı hoş görüsüzlüğü bir yana, yağın bayatlamasının karaciğer üzerinde baskı yaratması da mümkündür. Balık yağı tabletleri alan birkaç hastanın kan testlerinde anormal karaciğer fonksiyonu gözlemledim. Bu hastalar balık yağı almayı bıraktıklarında, karaciğer fonksiyonları normale döndü.
Çok miktarda balık yağı bağışıklık fonksiyonlarını engeller.” Doğal öldürücü hücrelerin fonksiyonunu azaltmak iyi bir şey değildir, çünkü enfeksiyon ve kansere karşı savunmamız zayıflar. Bağışıklığın baskılanması ve toksisite kaygıları nedeniyle, birkaç istisnai durum dışında hastalarıma rutin olarak balık yağı kapsülleri almalarını önermem.
Balık yağlannın bağışıklık sisteminin fonksiyonlarım azaltma yeteneği, onları romatizmal artrit ya da bağırsak iltihabı gibi oto immün hastalıkları olan bazı hastalar için faydalı hale getirmektedir. Bazı romatizmal artrit hastalan balık yağına cevap verirken, bazı hastalar ise vermez. Genellikle, hastanın balık yağına cevabını görmek için üç ay boyunca balık yağı tamamlayıcısını hasta üzerinde denerim. Bu hastalarda, özellikle toksik ilaçlardan kaçınabiliyorlarsa, ek yağın oluşturduğu risk, potansiyel faydalarla karşılaştırıldığında çok azdır.
Balık yağlarının faydalı olabileceği bazı nadir kişilerde ise, omega-3 yağları DHA’ya yeterli miktarlarda dönüştürüle-memektedir. Bu kişiler, depresyona, alerjilere ve egzama gibi iltihabi cilt hastalıklarına daha yatkındırlar. Kırmızı kan hücresi zarlarındaki yağ asidi dengesini analiz etmek ve böylece DHA ya da omega-3 yağı eksikliklerini teşhis etmek için kan testleri mevcuttur. Bu kişiler genellikle balık yağı yada bitkilerden elde edilen DHA’nın diyete eklenmesinden fayda görürler. Laboratuar ortamında mikroalglerden elde edilen DHA, bayatlamamış, cıva ya da diğer toksinleri içermeyen saf bir DHA formudur. İyi tolere edilir ve kötü bir tadı ve kokusu yoktur.