Günümüzde birçok kalp kri­zi ve inme vakasının önlenmesinin mümkün olduğuna inanıyorum. Hatta ai­le bireylerinin geçmişlerinde prematüre kalp rahatsızlıkları kayıtları olan has­talanın bile, birçok durumda tedavi edilerek genetik yatkınlığın üstesinden gelebilmiştir. Önemli olan erken tedbir alınmasıdır. Ne kadar erken tedbir alı­nırsa, gelecekte meydana gelebilecek faciaları önlemek o kadar kolaylaşır. Birçok vakada kalp krizi ve inmenin ilk belirtileri maalesef aynı zamanda son belirtiler de olmuştur.
Diyet, elbette önleme stratejilerinin en önemli bölümüdür. Başta diyabet veya prediyabet hastaları olmak üzere birçok hasta için diyet en çok yoğun­laştığımız konudur. Egzersiz önemlidir ve bir bütün olarak sağlık planını şe­killendiren harika ilaçlar ve malzemeler vardır. Ama uygun bir diyet progra­mı kesinlikle en gerekli unsurdur.
Eğer bunu ihmal ederseniz, bir gün modern kardiyolojinin son imkânları olarak tabir edilen, anjiyoplasti, koroner arter bypass, transplantasyon ve bel­ki de tamamen yapay kalple tanışabilirsiniz. Bu müdahaleler kalp fonksiyo­nunu yerine getirerek hayatta kalmanızı sağlayabilir. Ama tüm bu prosedür­leri, dolaylı olarak bir ihmalin itirafı olarak görmeniz gerekir. Bu müdahale­ler, hasta ve doktorun kardiyovasküler sistemin artık tabii biçimiyle çalışmasının mümkün olmadığını kesinleştirdikten sonra yapılan uç noktadaki son çırpınışlardır. Bazı durumlarda şikayetin sebebi bir hastalık veya fonksiyon bozukluğudur. Bugün kalp krizi ve inme vakalarının birçoğu önlenebilir du­rumdadır.