İnanması güç ama baş ağrısı ve hipoglisemisi olan neredeyse bütün hastalar bu kitapta verilen sağlık formülünü takip ederek tamamen iyileşiyorlar. Bunun detoksifikasyon’la çok alakalı olduğuna inanıyorum.
İyileşmenin önündeki engeller ve stres yapıcılar ortadan kalktığında vücut kendini iyileştirebilir. İnsanların tam olarak iyileşememesinin nedeni kötü alışkanlıkları ve sağlıksız yeme içme tarzlarıdır.
Günde on bardak kahve içtiğinizi hayal edin. Eğer kahve içmeyi bırakırsanız, başınız ağrıyabilir, kendinizi yorgun hissedebilirsiniz, hatta titreme bile gelebilir. Neyse ki bu durum dört, beş gün içinde geçer ve iyileşirsiniz.
Peki bu kadar koyu bir kahve tiryakisi olsaydınız kendinizi en kötü hissedeceğiniz zaman hangisi olurdu? Yemekten hemen sonra mı, uyanır uyanmaz mı, yoksa bir öğünü ertelediğinizde ya da es geçtiğinizde mi?
Uyanır uyanmaz ya da bir öğünü es geçtiğimde ya da ertelediğimde diye cevapladıysanız bildiniz. Vücudun en etkili biçimde geri çekildiği ya da detoksifıkasyon yaptığı zamanlar yemek öğütmekle uğraşmadığı zamanlardır. Ağır bir yemek kötü hisleri ortadan kaldırabilir, ya da bir bardak kahve alırsanız kendinizi daha iyi hissedersiniz. Ancak kendini kötü hissetme döngüsü kafein seviyesi düştüğünde ya da kandaki glikoz azalmaya başladığında yeniden başlar.
Bir öğünün ertelenmesi birçok insanın “acıkma” dediği semptomları ortaya çıkarır. Bu semptomlar karın kasılması, bitkinlik ve kendini kötü hissetmekten ibarettir; tıpkı uyuşturucuyu bırakırken olduğu gibi.
Bu açlık değildir. Beslenme alışkanlıklarımız özellikle de günde üç öğün hayvansal protein bakımından zengin besinler almamız, karaciğer ve böbreklerimizdeki detoksifıkasyon sistemi için o kadar stres yüklüdür ki, bu çeşit bir yiyeceği öğütüyor olmadığımız dakikada detoksifıkasyon ya da geri çekilme semptomları baş gösterir.
Gerçek açlık bu kadar rahatsız edici değildir. Gerçek açlık beyindeki hipotalamus tarafından bildirilir. Hipotalamusun açlıkla ilgili etkinliği en iyi şekilde ağız ve boğazda ihtiyaç hissinin artmasıyla eşleştirilebilir.
Zaman aralığını düzgün bir şekilde ayarlayarak her üç saatte bir bardak kahve içip kan ve kafein seviyenizi sabit tutabilirsiniz. Ya da Fioricet, Cafergot, Excedrin, Esgic, Fiorinol, Migrainal, Wigraine ve benzerleri gibi aktif maddeleri narkotik, barbiturat, ergotamin, ya da kafein olan ilaçları alabilirsiniz, ya da içki dükkanının arkasındaki sokaktan amfetamin ya da kokain alabilirsiniz. Ne şekilde olursa olsun, umarım kendinizi geçici olarak iyi hissetmenin tamamen iyileşmekten farklı bir şey olduğunu anlamışsınızdır. Toksik ilaçlar almak vücudunuzu ancak geçici olarak rahatlatabilir ve daha ileri seviyede bağımlılıklara ve acıya neden olabilir. Detoksifıkasyon için kendinizi daha kötü hissetmeniz gerekir, daha iyi değil. Daha sonra geri çekilme semptomları tamamlandığında gerçekten iyileşmiş olacaksınız.
Tıp fakültesindeyken ben ve arkadaşlarım bir araştırmacıdan hayvansal proteinlerin karaciğer üzerinde detoksifıkasyon stresi yarattığını ve üretilen nitrogen atıklarının toksik olduğunu öğrendik. Bu metabolik toksikler (14 tanesi) hayvansal gıdaların yoğun olduğu bir öğünden sonra kanda çoğalır ve ürik asitteki çoğalmaya da eşlik eder. Bu toksinlerden arınma hassas kişilerde çoğunun hipoglisemi diye adlandırdığı rahatsız edici semptomlara neden olur.
Hipoglisemi “kan akışındaki düşük şeker” anlamına gelir. İnsanlara düşük şeker seviyesinin sorunun asıl nedeniymiş gibi bir izlenim verir.
Ensülin salgılayan tümörler gibi alışılmadık belli tıbbi durumlar, diyabet için kullanılan aşırı dozda ilaç ve bazı nadir hastalıklar hipoglisemiye ve hatta hipoglisemik komaya neden olabilir. Ancak bahsettiğim hastalarda reaktif hipoglisemi vardır. Yemeği ertelediklerinde kendilerini hasta hissederler, ancak önemli bir tıbbi sorunları yoktur, kan şekerleri de tehlikeli bir biçimde düşük değildir. Bu tanının konduğu birçok insanın açlık şekeri 50′nin altında değildir. Yemeği ertelediklerinde kanları çekilir ve kendilerini çok kötü hissederler. Ancak kan şekerleri kendilerini bu kadar hasta hissetmelerine neden olacak kadar düşük değildir. Semptomların şiddeti ve düşük glikoz seviyeleri arasında bir bağlantı yokmuş gibi görünür. Ancak kendilerine proteini yüksek bir yemek ısmar-lamadıkça rahat edemezler.
Bu sorunun tek nedeninin kandaki düşük glikoz seviyesi olduğunu düşünmek aşırı genelleme yapmaktır. En berbat semptomları gösteren insanların glikoz seviyesinin düşük bile olmadığını gördüm.
Birçok doktor eğitimi sırasında öğrenir; eğer karaciğer sirozda olduğu gibi tehlikeye maruz bırakılırsa, hasta toksinleri gerektiği gibi atamaz ve daha az nitrojen atığı üreten düşük proteinli bir diyet uygulanmazsa sonunda zihinsel olarak etkilenebilir, kafası karışır hatta psikotik tepkiler gösterebilir. Bu sebeple ilerlemiş bir karaciğer rahatsızlığı olan hastalara standart olarak düşük proteinli bir diyet uygulanır. . Birçok Amerikalı proteintoksiktir. Tıpkı siroz hastası gibi, tabii daha düşük seviyede toksiktirler çünkü vücutlarının detoksifıkasyon sistemi yediğimiz, tuz, kafein, tatlılar, trans yağlar ve diğer zehirli kimyasalların yanında aşırı bir nitrojen yükü altında ezilmektedir. Böylece mide boşalır ve kendimizi hasta hissederiz aç değil. Çoğu insan kendini aç hissedemeye-cek kadar toksiktir. İlkin detoksifıkasyon semptomları baş gösterir. Çoğu insan ya zamanı geldiği için ya da detoksifıkasyon rahatsızlığını hissettiği için. Çoğu Amerikalı aşırı beslenmiş, hayatlarında bir kez bile gerçek açlığı hissetmemişlerdir.
Birçok insan ofisime hipoglisemi, yani yemeği ertelediklerinde kendilerini kötü hissettikleri tanısıyla gelirler. Çoğu kez onlara yüksek proteinli ve sık yemek yemeleri önerilir. Bunun sorunun çaresi değil, gerçek nedeni olduğunu iddia ediyorum. Bu çarenin onlara saat başı bir bardak kahve vermekten farkı yok. Elbette geçici olarak kendilerini daha iyi hissedecekler. Ancak tam ve süreğen bir iyileşme sağlamak için düşünce tarzlarını tamamen değiştirmeleri gerek. Kendilerini yaklaşık bir hafta kadar pek de harika hissetmemeye katlanmaları gerek. Ancak o zaman kendilerini rahatsızlık hissinden, kötü alışkanlık bağımlılığından ve toksik diyetlerinden kurtarabilirler.
Bu aynı zamanda modern toplumumuzun aşırı kilolu olmasının nedenlerinden biri. Çoğu insan gerçek açlığı hissetme yeteneğini kaybetmiş durumda. Açlık bastırmadan çok önce yemeğe oturuyorlar, çünkü sağlıksız diyetlerinin bağımlısı olmuşlar ve aşırı ya da sık yemek yemezlerse kendilerini kötü hissediyorlar.
Hipoglisemi semptomları taşıyan hastaları tedavi etmeye ilk başladığımda öğünler arasında atıştırmalarına ve öğünlerde işlenmemiş fındık, ceviz ve bakliyat yemelerine karışmıyordum. Ekmek, makarna, tatlı ya da meyve suyu gibi rafine edilmiş karbonhidratları almaları ensülin dalgalanmasına izin vermemek için yasaklanmıştı. Bazı insanların ensülin seviyeleri doğal, rafine edilmemiş yiyecekler yerine rafine edilmiş şeker ve tahıl yediklerinden çok yukarılara çıkıp çok aşağılara düşer. 3u insanlar çoğu Amerikalı tarafından tüketilen abur cubura çarşı çok hassastırlar. Güvenilmezliği ile ün yapmış glikoz olerans testinde insanların yaklaşık 100 gram glikoz tüketmesiyle, aşın miktarda abur cubur tüketmesinin hiçbir farkı yoktur. Bu deneyimi yaşayan normal bir insan bile kendini kötü hissedebilir.
Birkaç hafta içinde istinasız hepsinin semptomlarında bir azalma meydan geldi ve kendilerini kötü hissetmeksizin yemek yemeyi erteleme becerisi edindiler. Daha sonra herkese önerdiğim diyeti hiçbir kötü etki hissetmeksizin uygulamaya başladılar.
Eğer bu durumdaysanız aynı zamanda alkolden, kahveden, çaydan, suni tatlandırıcılardan, katkı maddelerinden de uzak durmalısınız. Taze meyvenin sınırlandırılmasına gerek yoktur.